bir şehrin hikayesi

tekne'ye dair

 

Sürmene bayram töreni (1920'li yıllar)

önceki sayfadan devam...

 

BİR ŞEHRİN HAFIZASI

 

Hakan Sümer

(...) Bu çalışmada yer almak isteyen öğrenci sayısı iki elin parmaklarını geçmemiş, ilerleyen çalışma günlerinde dersler gerekçe gösterilerek bu sayı da iyice azalmıştı. Yükün önemli kısmı yayın kurulunu da oluşturan Elif Yılmaz, Gamze İlaslan, Hacer Kol, Selami Öksüz ve Sezen Kocabal (9. sayıya kadar) isimli öğrencilerimizin omzuna binmişti. Oysa benim amacım, içeriğini belirlediğim, fotoğraflarını çektiğim, tasarımını ve dizgisini yaptığım dergiden bir süre sonra tamamen devreden çıkmak, sadece danışmanlıkla görevimi sınırlandırarak tüm aşamalarının yüzde yüzünün öğrenci elinden çıktığı bir dergiye dönüştürmekti. O yüzden ilk sayılarda “yetişkinler”in katkısını oldukça sınırlı tutarak ya da “gizleyerek” bu hedefi gerçekleştirmeye çalıştım. Bunun içinde bulunduğumuz şartlarda biraz hayalcilik olduğunu anlayınca bu hedefe koşullanmadan tamamen içeriğe odaklanmanın daha doğru olacağına karar verdim.

 

Tekne’nin on yedi sayılık macerası boyunca yukarıda ismini saydığım dört-beş öğrenci sürekli olmak üzere, öğrenci, öğretmen, akademisyen, esnaf, memur, muhtar gibi birçok kesimden içeriğe katkılar aldık.

Dönemin Sürmene Lisesi Müdürü 2019 yılında kaybettiğimiz Osman Nuri Alioğlu “müdür refleksi” göstermeden içeriğe hiçbir şekilde karışmadı. Bize “yönetmelik” dayatmaları yapmadan, birçok konuda olabildiğince esnek davranarak ekibe geniş bir özgürlük alanı tanıdı. Osman Nuri Hoca’nın bu tavrı ve emeğimize saygısı, enerjimizin eksilmesinin de önüne geçti. Bu açıdan Rahmetli Osman Nuri Hocamızın sessiz ama önemli bir desteği oldu.

 

İlk sayıdan itibaren Edebiyat Öğretmenimiz Yasemin Uzun ve ilerleyen sayılarda araştırmalarıyla içeriğe dahil olan Tarih Öğretmenimiz Metin Hamzaçebi’nin katkıları büyüktü. Tayini çıkıncaya kadar yazılarıyla yer alan Matematik Öğretmenimiz Aylin Yumuk’u, sonraki sayılarda halkla ilişkileri yürütecek Ali Aydın’ı da atlamayalım.

 

Özellikle Balıklı (Civra) Muhtarı Rıfat Karabacak bizden daha büyük bir heyecanla üçüncü sayımızda aramıza katıldı. Doğduğu günden beri ayrılmadığı ve muhtarlığını yaptığı deniz kıyısındaki mahallesinin geçmişini didik didik ederek kaleme döktü. Onun yöresine olan büyük bağlılığı Tekne ile harmanlanınca ortaya birbirinden güzel hikâyeler çıktı. Yazılarının dışında Tekne’nin okurlara ulaşması ve finansı konusunda da katkıları büyük oldu.

 

Yerel halkın içeriğe dahil olması Tekne’nin karakterini sağlamlaştırması açısından çok önemliydi. Bu çerçevede ismini anmamız gereken diğer isim de çarşıdaki küçük dükkanında meyve-sebze satan 2015 yılında kaybettiğimiz Enbiya Kırali olmuştur. Yöre kültürünü bilen, çoğu yörede yetişmiş Süleyman Alkan, Bora Alioğlu, Süleyman Bilgin, Mehmet Bilgin, Cemal Karabacak, Hüseyin Karaosmanoğlu, Dündar Alikılıç, Ali Kemal Bulut, Şahiner Demir, Yaşar Akbaş, Yunus Yılmaz, İhsan Topçu, Muteber Erbay, Bünyamin Seyrekbasan, Fikret Demir, Hilmi Köksal Alişanoğlu, Hasan F. Güngör dışında zaman zaman Trabzon’dan Tarihçi Veysel Usta, M. Reşat Sümerkan, Nihat Malkoç, Ömer Asan da katkıda bulundu.

Döneminin önemli bir tanığı olarak araştırmalarımıza kaynaklık eden Ali Temelli’ye de ayrı bir parantez açmak gerekiyor. 1929 doğumlu Ali Temelli, sosyal kişiliği ile döneminin önemli bir tanığıydı. Birçok araştırmamızda karanlıkta kalan yerler, onun sağlam hafızası ve tanıklılığıyla aydınlandı. Ali Temelli dışında, sayısız yerel insanla röportajlar yaptık. Özellikle, bugün bir kısmı aramızda olmayan yaşlı insanlar bizim gözümüzde bir hazine değerinde oldu. Kıyılardan yaylalara kadar onların izini sürdük.

Ve öğrenciler... Bir okul dergisi olarak Tekne, elbette öğrencilerin lokomotifliğinde ilerledi. Yayın kurulunu da oluşturan Elif Yılmaz, Gamze İlaslan, Hacer Kol, Selami Öksüz ve ilk dokuz sayıda yer alan Sezen Kocabal derginin belkemiği oldu. Gonca Kalafatoğlu, Abdullah Karataş, Emine Oğul, Y. Şafak Suiçmez, Adem Usda, Hatice Yücetepe, Ayşenur Karabacak, Özlem Muş, Sümeyye Muş, Mutlu Kartal, Fatma Efendioğlu, Birnur Beşirik, Melike Kulaçoğlu, Hülya Anaç, Özge Abdikoğlu ve daha birçok isim yazıları, şiirleri, denemeleri, röportajları, karikatürleri, resimleri ile Tekne’nin sayfalarını doldurdu. Özellikle daha sonra gazetecilik okuyacak olan Selami Öksüz ile kaybolmakta olan zanaatların son ustalarını bulmak için görüş alanımıza giren her eski eve bir şeyler öğrenmek umuduyla Köprübaşı dağlarına tırmandığımız, ağaçlardaki meyvelerle açlığımızı yatıştırıp akşam karanlığında yürüyerek Köprübaşı-Sürmene dönüş yoluna koyulduğumuz zamanları sıklıkla yaşadık. Aynı şekilde Gamze İlaslan, Hacer Kol, Elif Yılmaz ve Yasemin Uzun ile gerçekleştirdiğimiz köy gezilerinde kapısını çalmadığımız ev kalmadı. Bazen Gamze ile mezarlıklarda bir isim aradık, bazen Elif ile, Hacer ile yaşayanların izini sürdük. Sürmene kıyılarında konaklayan kuğuları bir kış boyunca her gün Selami ile gözlemledik. İnsanları, evleri, köprüleri, değirmenleri, çeşmeleri, kısaca bu kültürün tüm unsurlarının hikayelerini çok merak ettik, bu merak bizi yollara düşürdü ve Tekne’yi hepimiz için unutulmaz kıldı.

 

Tekne, yöreyi bir arkeolog titizliliğiyle kazdı. Mahalleleri, köyleri, dağları, kıyıları karış karış gezerken yaşlılara, zanaatkarlara, tanıklara mikrofonu uzattı. Yaşadığı dönemin görsel kaydını oluştururken geçmişin albümlerini de karıştırdı. Fotoğrafların, belgelerin peşine düştü. Arşivlerdeki gazetelerin, vilayet salnamelerinin sayfalarını tek tek çevirerek içinde “Sürmene” geçen ne varsa topladı. Tekne; sözlü, yazılı, görsel önemli bir arşiv biriktirdi.

 

2004-2008 yılları arasında yayımladığımız Tekne, özellikle bölge üzerine yapılan çalışmalarda kaynak olarak kullanılmaya devam ediyor. Tekne ‘nin mürettebatı, okurlarımız (Yurdun başka yerlerinde tesadüf eseri karşılaştığımız, çoğu yöreden olmayan okurlar bile) aradan geçen onca yıla rağmen, dergiyi güzel duygular ve özlemle anıyor.

 

Son sayımızdan bu yana geçen on iki yılda çok şey değişti elbet. Öğrencilerimiz yetişkin oldu, kimi evlenip çoluk çocuğa karıştı. Ben dahil çoğumuz şehirden ayrıldık. Okulun adı, programı, binası bile farklı artık. Bize kaynaklık eden birçok kişi de artık aramızda değil. Ölenler, kalanlar, gidenler, değişenler... ve hafızalarda kalanlar.

 

Tekne, Sürmene’nin son yüz yılının hikâyesini, tanıklarının hafızalarından aldı ve on yedi sayı boyunca ambarına yükleyerek sulara açıldı.

Bu şehrin hafızasını sonraki yüz yıllara taşımak Tekne’nin en büyük görevi.

fotoğraf albümü